25 Kasım 2008 Salı

TÜRK OLMAK!!!!!




TÜRK OLMAK

Aslında çok şeydir, Türk olmak.

Türk olmak Kıbrıs’ta, Hocalı’da, Anadolu’da ve Balkanlar’da soykırıma uğrayıp, yapmadığın soykırımla suçlanmaktır. Türk olmak faşist olmaktır, vatanına, yurduna, tarihine sahip çıktığınca. Türk olmak demokrat ve çağdaş olmaktır, vatanına, yurduna, tarihine sahip çıkmadığınca.

Türk olmak lisanının Avrupa’da yasaklanmasıdır ve yine Türk olmak kendini anlatamamaktır.

Avrupa’da hor görülmek Türk olmaktır, ataların bir sürü asır önce Viyana’yı kuşattığı için ve hoş görülmemektir, sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana’yı yakmadığın için.

Türk olmak Selanik’te Pontus Anıtı’nın, Viyana’da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta’da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir.

Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir. Üç kıtadan dönüp, bir küçük yarımadada misafir muamelesi görmektir. Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır.

Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icad edildiği her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir.

Türk olmak; Troya’dan bu yana, Sümer’den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır.

Doğu Roma’yı da Batı Roma’yı da yıkıp, yeni Roma olan AB’ye girmeye çalışmaktır Türk olmak. Türk olmak, Mostar’da köprüdür, Kerkük’te kaledir, İstanbul’da Kızkulesi’dir, Anadolu’da buğdaydır, Çukurova’da pamuktur, Ege’de tütün, Karadeniz’de fındık, Trakya’da ayçiçeğidir.

Türk olmak Çanakkale’de şehit olmaktır. Çanakkale’de şehit olmadan önce düşmana su vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanene taşımaktır.

Düşmanın ardından rahmet okumak, kanlından helallik almaktır. Sabahları odana rahmet dolsun diye, camı açmaktır. Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir. Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır. Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır.

Türk olmak, harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip, tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile, paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır.

Türk olmak askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek. Türk olmak, annenin ardından “bir oğlum daha olsun, onu da göndereceğim” demesidir. Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken “vatan sağ olsun” demesidir.

Türk olmak “Türk çayında radyasyon olmaz” yalanları ile, “gusül abdesti alana aids bulaşmaz” dolanları ile yaşamaktır. Her hükümetin enkaz devraldığı, ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır.

Türk olmak, ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir. Aynı nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır. Göz hakkına, diş kirasına saygıdır Türk olmak. Evindeki bir kap aşın yarısını tanrı misafirine vermektir. Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak.

Türk olmak, milli maçta ağlamaktır. Ayhan Işık’a, Belgin Doruk’a aşık olmaktır. Türk olmak, aşkını ölesiye sevmektir. Aşkı için ölmektir, öldürmektir. Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir.

En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir. Eşkıyaya türkü yakmaktır, Türk olmak. Milletine sövmektir, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak. Türk olmak Yunus’u bilmektir, Aşık Veysel’i sevmektir. Mevlana’yı, Hacı Bektaş-ı Veli’yi ve Hoca Yesevî –tek bir satırını okumasa da- yüreğinde taşımaktır.

Türk olmak, saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir, bir de Yemen Türküsü’nde...

Hayatın sana verdiklerine “nasip”, vermediklerine “kısmet” demektir. Her işin “hayırlısına” inanmaktır ve “feleğe” sitem etmektir ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.

Türk olmak, Asya’da batılı, Avrupa’da doğulu diye tepki görmektir. Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradandan ötürü sevmektir.

Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir. Türk olmak, mahalle maçı için aynı saatte, on kişi buluşamazken, milyon kişinin bir araya gelmesidir.

Türk olmak, buhran zamanında Arjantin’de de mağazalar yağmalanırken, daha ağır buhranda sorumlusuna en ağır cezayı tek bir cam kırmadan sandıkta kesmektir.

Türk olmak en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir.

Zor iştir Türk olmak. Türk olmak Anadolu’da her düşen yağmur damlasına hamdetmek, her çıkan başak için şükretmektir. Türk olmak, medeniyetler beşiği Anadolu’da dik durabilmektir.

7 DAĞIN EFELERİ GELİYOR:)




Zeybek Yemini

- kızanlar! bu dağların sahibi kim?
- erimiz!
- yiğidi kim?
- efemiz!
- susuz derelerde kavak biter mi?
- bitmez!
- bitkisiz diyarlarda duman tüter mi?
- tütmez!
- yiğit kime derler?
- sözünde durup efesiyle ölene.
- korkak kime derler?
- sözünden dönen aman dileyene.
- insan dünyaya niçin gelir?
- ölmek için.
- doğup da ölmekten kuşkulanan bebeler...
- dertlenip hortlamaya!
- varyemezlere acımak mı yoksa dayak mı haktır?
- dayak haktır!
- yiğitlerde ne yoktur?
- merhamet
- korkaklar zeytini nerede döverler?
- ağaç dibekte!
- yiğitler yağı nerede kavururlar?
- zalim göbeğinde!
- sözünde durmayan kahpe bacının öz kızanı olsun mu?
- olsun!
- şu dualı yatağan böğrüne batsın mı?
- batsın!
- doğru söylediğinize nasıf tövbesi olsun mu?
- olsun!

Sarı Zeybek şu dağların eridir,
Dağlar onun bütün yoğu varıdır.
Kendi sarı, bindiği at dorudur;
Attan inip şu dağlara yaslanır,
Gözü dalar, bakışları puslanır.

KULA YÂREN EKİBİ





İlçede yarenler önemli bir yer tutar. örf ve adete göre delikanlıların bir bağın etrafında toplanmasından ibarettir. Düğünler, bu kuruluşlar tarafından mahalli türkü ve sazların iştirakiyle şereflendirilir. Düğünler de misafirlere sigara, kahve dağıtmak, su vermek, tesrifatçılık gibi ayak hizmetleri ve eğlentiler için yarenler çağrılır. Yarenlerin düğünlerde keşkek döğmeleride görülecek olaydır. "Keşkek" buğday ile etin dövülerek yapıldığı bir düğün yemeğidir. Keşkek dövülürken oyun oynanır, davul çalınır. Yarenlerin kullandıkları sazlar, dümbek, masa, daire (darbuka), zil'dir. Saz heyetine bazen zurna ve klarnet iştirak eder. Türküler koro halinde toplu olarak söylenir. Sazlar aynı tonda ve aynı tempo üzerine çalınır. Yarenlerin reislerine "yarenbaşı" çavuşuna "Damarbaşı" denir. Çok eskiden 18-20 yaşını dolduran her delikanlı bir yarene yazılır, yarenlerin geleneklerine göre terbiye görürdü. Her yaren kendi topluluğuna bağlı delikanlıların terbiyeleriyle ilgilenir, davranışlarından Yarenbaşına sorumlu olurlardı. Eski ünlü yarenlerden bazıları Göldelioğlu Yareni, Hacı Hasan Yareni, Çilogıu Yareni, ve Bekirbeyleroğlu yarenidir. Şimdi ilçemizde iki adet yaren mevcut olup biri dağılmak üzeredir. Ege Gençlik Yareni ise zor şartlar altında devam ettirilmeye çalışılmaktadır.